Balıkların Oyu Olsa Yine de Müsilaj Olur muydu?
13 Şubat 2025Hiç sanmıyorum. Eğer balıklar oy verebilseydi parti fark etmeksizin politikacılar “Balıklarımıza kimse zarar veremez. Ne sanayi ne evsel ne tarımsal atık denize arıtmadan atılamaz. Denizlerimiz balıkların evidir. Nasıl komşunun evine çöp atmıyorsak, balıkların evine de atıklarımızı atamayız. Balıkların hakkını kimseye yedirmeyiz.” benzeri konuşmalarla tüm balıklar alemini heyecanlandırıp bir litre bile atığın denize ulaşmasına izin vermezlerdi.
Keşke balıkların oyu olsaydı diyorum müsilaj yeniden ortaya çıktığı günden beri. Ekim ayı sonunda Erdek Körfezi’nde ortaya çıkan müsilaj Kasım ayı ortasına kadar İstanbul’a ve Gemlik Körfezi’ne aralık ayının başında en kuzeye, aralık ayı sonunda ise Kuzey Ege’ye kadar yayıldı. Daha çok 5-25 m derinlik aralığında görüldüğü ve bu tarihler itibarıyla yüzeye çıkmadığı için de ne yazık ki yok sayıldı. Ne suyun altından çektiğimiz görüntüler ne ekolojik ve ekonomik etkilerine ilişkin açıklamalar önlem alması gerekenlerin dikkatini çekebildi.
Bolu Kartalkaya’da 78 cana mal olan otel yangınının bile sorumlusunun kim olduğuyla ilgili sürüp giden tartışmalara bakılırsa müsilajın sorumlusunu bulmamız neredeyse imkansız gözüküyor. Öyle ya kanunu, nizamı, denetimi belli tek bir binada ortaya çıkan yangının sorumlusu yoksa, koskoca denizin kirlenmesine neden olanları bulmak mümkün mü?
Marmara Denizi’ndeki müsilajın onlarca nedeni olduğunu ancak üç tetikleyici faktör bir araya geldiğinde ancak felaket boyutunda müsilaj oluştuğunu artık biliyoruz. Bu üçlü tetikleyicinin birincisi hiç kuşkusuz denizdeki azot ve fosfor dengesini bozan kirlilik, ikincisi Marmara Denizi’nin orijinal kararlı durağan yapısı ve üçüncüsü ise küresel iklim değişikliğinin de payı olan deniz yüzeyi sıcaklıklarının ortalamanın üstünde seyretmesi. Deniz suyu sıcaklıklarını düşürmek ve denizin orijinal yapısını farklılaştırmak mümkün olmadığına göre elimizde kontrol edilebilir bir tane tetikleyici faktör olarak kirliliği azaltmak kalıyor. Bu durumda müsilajı önlemekten bahsederken de esas olarak Marmara Denizi kirliliğinin azaltılmasını kastediyoruz. Daha net ifade edelim: Müsilaj bir sonuç. Marmara Denizi’nin kirlilik yükünü azaltmadan müsilajdan kurtulma şansımız yok. Denizi kimin kirlettiğini bulursak, önlemi kimin alacağını da kolayca bulabileceğimizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
2021 yılında müsilaj görüldüğü günden beri sayısız görüşme, bilgilendirme ve konuşma yaptım her yerde. Kurumlarımızın arıtma tesisleri mükemmel çalışıyor. Hatta bazıları arıtma tesisinin çıkışına akvaryum koymuş. Arıtmadan çıkan sular bu akvaryumda balık yetiştirmede kullanılıyor. Tabi arıtmaya girmeden bypass borusuyla hiç arıtmaya girmeyen suları saymıyoruz. Sanayicilerimizin çoğu ihracat da yapıyorlar. Yeşil mutabakata, doğa korumaya dikkat etmezlerse ürünlerini satamayacaklarını dolayısıyla denizde veya akarsularda görülen kirliliğin kendileriyle ilgili olmadığını çok ikna edici şekilde açıklıyorlar. Denetlemeden sorumlu birimleri ziyaret ettiğimde iyice mahcup oluyorum. Zira onlar da klasörler dolusu denetim evrakını, yapılan analiz sonuçlarını, işlerinin zaten doğayı korumak olduğunu anlatıyorlar. Gittiğime bin pişman geri dönüyorum. Sonra bir kentin içinden geçtikten sonra zift gibi akan akarsuya bakıyorum tam tersini söylüyor. Marmara’ya dalıyorum 11.350 km² deniz yüzeyinin ilk 30 metresi örümcek ağı gibi müsilajla kaplanmış durumda. Yani deniz de tersini söylüyor. Bazı duyarlı vatandaşlar CİMER’e yazıyor evinin önünden akan ve zehir kanalına dönüşen akarsuyun kirliliğinin nereden kaynaklandığını öğrenmek için. CİMER’den “Yapılan denetimler sonucunda evinizin önünden geçen akarsuya yasa dışı atık deşarjı tespit edilmemiştir” cevabı geliyor. Hadi bakalım çıkın işin içinden. Kim kirletiyor akarsuları ve Marmara Denizi’ni? Bu durumda uzaylılardan başka seçenek kalmıyor.
Sorumluları bulamıyoruz. Bari çözüm için yapılanlardan hareket ederek bir ipucu yakalamaya çalışalım.
Marmara Denizi Eylem Planı (MDEP) 2021 yılında yaşanan müsilaj sonrasında tüm tarafların katılımıyla hazırlanarak uygulamaya koyulan 22 eylemden oluşan bir çerçeve plan. MDEP kapsamında çok güzel işler yapıldı. Marmara Denizi özel çevre koruma bölgesi ilan edildi. Deşarj limitleri yeniden düzenlendi. Kurullar oluşturuldu. Bütünleşik stratejik plan hazırlandı. Haziran 2024’te her bir eyleme ilişkin ilerleme de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı başkanlığında yapılan bir koordinasyon kurulu toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı. Merak edenler linke tıklayarak her bir eylemde ulaşılan gerçekleşme oranını görebilir. Link : https://webdosya.csb.gov.tr/db/marmarahepimizin/menu/v_20240703121706.pdf
Bu belgeye göre 22 eylemin neredeyse tamamı %100 başarılmış gözüküyor. Birisi hariç: Marmara Denizi’nin atık yükünü azaltamamışız. Oysa MDEP’nın 14 maddesi doğrudan atık yükünün azaltılmasıyla ilgiliydi. Biz bu eylem planını niçin yapmıştık? Marmara Denizi’nin atık yükünü en az %60 azaltırsak Marmara Denizi çözünmüş oksijen bakımından müsilaj öncesi duruma dönecekti yapılan simülasyonlara göre. Yani MDEP’in esas uygulamaya geçirilmesinin nedeni kirliliği azalmaktı. Sunumda 5. Eyleme ilişkin değerlendirmeye baktığımızda 2021 yılında Marmara çevresindeki evsel atıkların %51’i ileri biyolojik arıtma ile arıtılıyormuş. 2024 yılında ileri biyolojik arıtmayla arıtılan evsel atık oranı %51,7’ye çıkmış. Yani üç yıl içinde %0,7 oranında bir ilerleme sağlayabilmişiz. Daha açık yazalım MDEP’e rağmen Marmara Denizi’nin atık yükünü azaltmadaki başarımız yüzde bir bile değil. Sorumlusu kim? İlçe belediyeleri büyükşehiri, büyükşehir belediyeleri bakanlığı, bakanlık bütün belediyeleri sorumlu tutuyor.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı aralık ayı sonunda Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu’nu toplantıya çağırdı. Bilim insanları yapılacakları bir kez daha vurguladılar. Acilen denetimlerin artması, çalışmayan atık arıtma tesislerinin çalışır hale getirilmesi kısaca Marmara Denizi’nin atık yükünün kısa, orta ve ucun vadede durdurulması için vakit kalmadığını ifade ettiler. Bakanlık ocak ayının ilk haftası belediyeleri MDEP’e uymaları, Marmara’ya bir litre bile ileri biyolojik arıtmadan geçmemiş atık deşarj etmemeleri konusunda uyardı. Hemen sonrasında Bakanlık birimleri Marmara çevresinde belediyelere ve sanayi kuruluşlarına yönelik denetimlere başladı. Geç de olsa uyarı da denetimler de çok yerinde ve doğru uygulamalar. Ancak bunların yeterli olduğunu söylemek zor.
Kimse kabul etmek istemese de Marmara’yı bu hale hep birlikte getirdik. Belediye başkanları, bakanlar, valiler, müdürler değişti ama Marmara’ya boca edilen atıklarda çok fazla bir değişim olamadı ne yazık ki. Her dönem birilerine yaranmak için rapor yazan “sözde uzmanlar, danışmanlar” ı da unutmayalım, onlar da hep var oldular. Parti, kişi, kurum ve pozisyonlardan bağımsız olarak Marmara Denizi’ni birlikte kirlettik. O zaman birlikte kurtaracağız.
Bunun ilk adımı 2021 yılında hazırlanarak kamuoyuna ilan edilen Marmara Denizi Eylem Planı’dır. Bu planın altında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanının, Marmara çevresindeki yedi ilin belediye başkanının, valisinin imzası var. Sorumlu arıyorsak bu belgeye bakmamız lazım. Önce bir bilim insanı, sonra bir vatandaş olarak bu belgede imzası olan tüm tarafları kurumsal sorumluluğa davet ediyorum. Lütfen suç atmayı bırakıp denizi kurtarmak için harekete geçelim. Yerel yönetimler, merkezi yönetim, özel sektör, sivil toplum ve Marmara çevresinde yaşayan 25 milyon vatandaşın katılımıyla işbirliği halinde denizin kirlilik yükünü azaltmak için harekete geçelim.
Aklı gözünde bir topluluk olarak yüzeye çıkmadığı için yok saydığımız müsilaj, kış olmasına rağmen ocak ayının ikinci haftasında itibaren yüzeye çıkmaya başladı. Marmara’nın tamamında ilk 30 metre boyunca her yer müsilajla doldu. Ekim sonundan itibaren deniz dibine çöken müsilaj şimdiden pinalarda, mercanlarda ve deniz çayırlarında kayıplara neden olmaya başladı. Zira battaniye gibi dibi örten müsilaj tabakası dipte sabit yaşayan canlıların hem oksijen almasını hem beslenmesini engelliyor. Fotosentezle denizde oksijen üreten deniz çayırlarının ışık almasını engelliyor. Balıkçı, ağlarıyla artık balık değil müsilaj avlıyor. Baharla birlikte sular ısındıkça müsilaj oluşumu artacak ve 2021’de yaşadığımız gibi müsilaj çok büyük olasılıkla deniz yüzeyini yeniden kaplayacak.
Halen vaktimiz var. Lütfen kayıkçı kavgasını bırakıp işe koyulalım. Belediyeler, bakanlıklar, sanayiciler, sivil toplum ve Marmara çevresinde yaşayanlar olarak işbirliği yapalım. Denizimizi kurtaralım.
Deniz Ticareti Dergisi Şubat 2025, Sayfa 54-56
https://www.denizticaretodasi.org.tr/tr/yayinlarimiz/dergi/detay/2025/2?type=1